‘Dünyada ki en değerli şey markadır.’ Diyerek başlamak istiyorum yazıma bunun için hem vakit hem de nakit gerek diye biliyorduk artık yeni dönemde markalaşma sürecinde sosyal sorumluluk çalışmaları da yerini aldı.
Markalaşma sürecinin günümüzdeki adımlarına birlikte bakalım. Marka isminizi doğru bir şekilde belirlemeniz ilk önceliğiniz olmalı daha sonra kaliteli bir logo ve kurumsal kimlik çalışmasıyla varlığınızı en iyi şekilde gösterebilirsiniz. Bu süreci iyi tasarlanmış ürün ve hizmetlerinizin eksiksiz bir şekilde gözüktüğü bir web sayfası takip ediyor akabinde de sosyal medya hesaplarınızı profesyonel bir şekilde yönetmeniz de çok önemlidir. Tüm bunlara ilaveten markanız için geliştirilmiş artırılmış gerçeklik filtreleriyle takipçileriniz arasında çok daha etkin bir etkileşim sağlayabilirsiniz. Teknoloji geliştikçe pazarlamada yeni trendleri de takip etmek çok önemli bunlara örnek olarak; podcastler, blog yazıları ve sosyal sorumluluk projelerini şu anlık sayabiliriz.
Bu yazımda size sosyal sorumluluk projelerini açmak istiyorum. Sosyal sorumluluk dediğimizde aklımıza kurumların kendi çıkarlarını gözetmeksizin toplum yararına yaptığı çalışmalar gelmelidir. Sosyal sorumluluk örnekleri ise; kamu yararı sağlayacak işlerin yapılması, toplum ekonomisine katkıda bulunulması, doğadaki ekosistemin iyileştirmesi gibi konulardan oluşabilir.
Yakın zamana kadar vizyonlu markalar sosyal sorumluluk projelerinde çevre ve sıfır atık konularını etkin bir şekilde işleyerek bu konuda toplumda farkındalık ve bilinçlerdirme ile doğru alışkanlıklar kazandırmaya çalıştılar. Aslında bu süreci daha çok tetikleyen ve markaya PR anlamında katkı sağlayan profesyonel PR ajansları diyebiliriz. Çünkü bir ajans başkanı olarak ben de danışmanlığını yapmış olduğum markalarıma sosyal sorumluluk projelerini ve bu konudaki fırsatları sunmaya çalışıyorum. Yapmış olduğumuz çalışmalar sayesinde hem topluma faydalı oluyoruz hem de görev üstlenen bir marka algısı yaratıyoruz. Sosyal sorumluluk projelerini deneyim ve tecrübelerime göre markalaşmanın en kısa ve akılda kalan yönü diyebiliriz. Tüm bu yararlı bilgileri sizinle paylaştıktan sonra artık yeni dönemin konusunun tarım ve sürdürülebilirlik olduğunu da söylemek istiyorum.
İklim değişikliği ve ülkeler arasında çıkan savaşlardan sonra dünyada gıdaya ulaşma konusunda bazı sıkıntılar yaşanıyor. Maliyetlerin yanı sıra var olan imkanlarımızla bile ürünün piyasada yeteri kadar olmaması sebebiyle özellikle tarım ürünlerine istediğimiz çoklukta ulaşamıyoruz. Tüm bu sebepler göz önüne alındığında artık toprak, tarım ve sürdürülebilirlik kavramları çok daha kıymetli oldu hatta bazı uzmanların ‘evlerinizin önüne marul maydanoz ekin bulduğunuz toprakları sebze ve meyve tohumlarıyla buluşturun’ gibi söylemleri de var. Ülkemizin toprakları çok bereketli olmasına rağmen bu zamana kadar yeteri kadar önem vermemiz ve köyden kentlere göçlerin sebebiyle tarlaların tohumla buluşamadığı dönemler de geçirdik ama süreçte pandemi, iklim değişikliği ve savaşlar gibi deneyimleri her birimizin yaşamasından sonra toprak ve gıda konusunda farkındalığımız arttı hem daha çok yetiştirip hem de daha az izraf etmeye başladığımızı ümit ediyorum. İşte tam burada markaların bu konuda daha da gayret göstermesi gerektiğini düşünüyorum. Önümüzdeki süreçte yapacakları sosyal projelerle tarımı ve sürdürülebilirliği 7’den 70’e herkese iyi anlatarak ferdlerin bu konuda harekete geçmelerini sağlamak olmalıdır. Bir düşünün, düşünelim bakalım ürün ve hizmetleriniz de nasıl bir niş geliştirebilirsiniz ya da nasıl bir motto ile başlamalısınız ki; sağduyulu, kalıcı ve güvenilir bir marka olma konusunda yol alabilesiniz.
Sevgilerime,
Çiğdem Dedeoğlu
Designpr Kurucu Başkan / Yaratıcı Yönetmen