Marka olabilir misiniz?
Birçok firma sahibi, markalarının veya başarılarının arkasına saklanmayı tercih ediyor. Oysa ki; firmalarını onlar kurmasaydı, yaşatmak için çaba sarfetmeselerdi ya da vazgeçselerdi şu an sahip oldukları bir markaları olmayabilirdi. Demeye çalıştığım her ne kadar kendi ayakları üzerinde kurumsal firmalar oluşturmaya çalışsak da mutlaka marka kurucunsundan, yöneticisinden izler taşıyor. Ya suyundan ya huyundan derler ya öyle bir şey.
Ülkemizde büyük başarılara imza atmış uluslararası markalar var. Baktığımızda aslında sahiplerinin hepsinin ismini biliyor sima olarak hatırlıyoruz. Bu tesadüf olamaz değil mi? Tam bu noktada kişisel markalaşma devreye giriyor. Sabancı dediğimizde hemen aklımıza Sakıp Sabancı geliyor, Koç Holding dediğimizde aklımıza Rahmi Koç geliyor ya da kendim adına çok yakın bir örnek vereyim profesyonel hayatımın başladığı ve bana birçok değer katan firma olan Sarar markası. Sarar Şirketler Grubu’nda çalıştığımı söyleyince herkes bana Cemalettin Sarar’dan bahsederdi. Biz firmaları aslında kurucularının başarı hikayeleri ve bize bıraktıkları duygularla daha çok sahipleniyoruz.
Çok önemli bir şey söyledim biraz önce “duygu” bir ürün ya da hizmeti satın almak istediğimizde aslında onun bize yaşatacağı duyguyu satın alıyoruz. Örneğin; şık bir saat aldığımızda o saatin kendimizi ne kadar kaliteli ve güçlü göstereceğini düşünürüz. Ya da lüks bir otomobil aldığımızda… daha birçok örnek verebilir. Zaten bu şekilde düşündüğünüzde ürün ve hizmetlerin ihtiyaçlarımızı karşılaması kadar bize yaşattığı duygunun da hazzını hepimiz yaşamak isteriz.
Ürün ve hizmetleri duygularımla almaya karar veriyorsam ve bu markalarda sahiplerinin huyuna suyuna çekiyorsa kişisel markalaşmanın önemini tüketici açısından anlamışsınızdır sanırım. yani hiç öyle ben geri planda kalayım başarılarım konuşsun demeyin. Siz öyle davranır ve kendi değerinizi göstermezseniz hedeflerinize de uzun vadede ulaşmayı göze almalısınız. Firma sahipleri ve markalalar birbirine güç verdiğinde ancak kalıcı ve kısa vadeli sonuçlar elde edebilir.
Bu kadar sahip olduğunuz marka kadar siz de önemlisiniz dedikten sonra biraz ipucu da vereyim.
Özgüveniniz çok önemli bunun içinde kendinizi iyi hissetmeniz gerekli. kendinizi nasıl daha iyi hissettiğinizi en iyi siz bilirsiniz aslında. Daha zayıf mı? Daha bakımlı mı? Burası daha çok nasıl olduğunuz ve nasıl görünmek istediğinizle ilgili. Çok kıymetli bir bölümden bahsediyorum çünkü kendini seven bir kişi dağları bile aşar.
En önemli diğer bir duygu ise; insanlara güven vermeniz. Bunu en güzel şekilde söylemlerinizin arkasında durarak başarırsınız. Nazik olun, karşınızdakine empati kurarak yaklaşın ve gerçekleştiremeyeceğiniz sözler vermeyin.
Günümüzde ne geçerliyse onun içinde olmayı ve hayatınıza katkı sağlamasına izin verin. Bu teknoloji olabilir, dijital medya ya da sosyal medya hesapları olabilir. Nasıl bir sanatçı duygu ve düşüncelerini şarkılara, resimlere ve heykellere döküyorsa bizlerde kendi bilgi ve bakış açılarımızı sosyal medya hesaplarımız sayesinde ifade ediyoruz. Oradaki kalite çok önemli. Kullanılan fotoğraflar, paylaşılan içerikler sizi anlatıyor. Orası sizin bir aynanız rastgele davranamazsınız eğer bu konuda iyi olmadığınızı düşünüyorsanız mutlaka profesyonel bir iletişimciden destek almalısınız.
Şimdi en önemli şeyi söylüyorum “okumak” ne kadar çok şey okuyup öğrenirseniz kendinizi o kadar değerli ve iyi hissedeceksiniz. Bu aynı zamanda bizim çok mutlu olmamızı da sağlıyor. Kendine iyi bakan ve duygu ve düşüncelerine yatırım yapan bir kişi iseniz eğer; ya başarılı olmuşsunuzdur ya da çok yakınsınızdır.
Başarılı insanlar hem çok karizmatiktir hem de kendilerini ve firmalarını en iyi şekilde markalaştırırlar. Ülkemizin ve dünyamızın çok çok ihtiyacı var başarılı insanlara, bol bol olsun sizlerden.